Başarısızlıklar ve hatalar karşısında nasıl tepki verdiğimiz öğrenme süreçlerini, okul ve hayat başarımızı belirleyen etkenlerden biridir.
Dr. Carol Dweck ve meslektaşları tarafından 90’lı yıllarında sonunda yapılan bir araştırmada ortaokul öğrencilerinin başarısızlık karşısındaki tutumlarını incelenmiş. Araştırmada öğrencilere farklı zorluk derecesinde tamamlamaları gereken sorular-çalışmalar verip zorluklar ve başarısızlıklar karşısında nasıl tepki verdikleri araştırılmış. Bu araştırmayı takip eden bir çok farklı araştırma sonucunda da Dr. Carol Dweck öğrencilerin öğrenmeyle ve zekâyla ilgili tutumlarını belirleyen iki kavramı tanıtmış; Sabit Zihniyet ve Gelişi Zihniyeti.
En basit şekilde açıklandığında Sabit Zihniyet (Fixed Mİndset) söz konusu olduğunda zekâ doğuştan getirdiğimiz, sabit değişmeyen bir kavram olarak kabul edilmektedir. Bu zihniyet baskın olduğunda kişiler zorluklar ve başarısızlar karşısında çaba göstermektense geri durmayı tercih etmektedirler çünkü sahip oldukları potansiyelin gelişebileceğine inanmazlar, “bu kadarını” yapabildiklerini düşünürler, çünkü sahip oldukları zekâ/kapasite zaten “bu kadarına” yetmektedir. Zor bir soru ile karşılaştıklarında kolayca vazgeçe bilirler çünkü yapabileceklerinden daha zor olduğunu düşünür er, bir sınavda ya da işte başarısız olduklarında tekrar denemeye karşı isteksiz olurlar çünkü sınav onların yapabileceğinin üstündedir. Zekâlarının sabit ve değişmeyen bir değer olduğunu düşündüklerinden zorlukları gelişme fırsatı olarak değil, karşılarına çıkan ve aşamayacakları engeller olarak kabul ederler.
Gelişim Zihniyetine (Growth Mindset) sahip olan bireyler ise zorlukları daha çok onları geliştirebilecek fırsatlar olarak görürüler. Başarısızlıklar karşısındaki tutumları vazgeçmek değil bir dahakine daha farklı ne yapabilirim sorusunun cevabını bulmak şeklindedir. Son yıllarda nöroloji biliminin sıklıkla üzerinde durduğu Beyinin Elastikiyeti/Esnekliği kavramıyla da desteklendiği gibi yeni tecrübeler beyinde yeni bağlantılar kurulmasına ve beyinin gelişmesine olanak tanır. Bu nedenle zekâ aslında tam olarak sabit bir kavram değildir, gelişebilir.
Peki Sabit ya da Gelişim Zihniyetine sahip olmamızı ne belirler? Yine Dr. Carol Dweck ve meslektaşlarının yaptığı araştırmalar, bu sorunun cevaplarından birinin bebeklikten itibaren bize verilen geribildirimler ile ilgili olduğu belirtiyor. Şöyle ki bebeklikten beri “Aferin, ne kadar zekisin” ya da “ne kadar yeteneklisin, çok güzel yapmışsın” şeklindeki geri bildirimlerin bize verdiği mesaj başarılarımız sahip olduğumuz zeka ve yetenek ile ilgili. Dolayısıyla zorluklar ya da başarısızlıklar karşısında da verdiğimiz tepki de bununla bağlantılı olarak “Demek ki bu kadar zeki değilim”, “Çok aptalım, anlamıyorum” ya da “Ben matematikten anlamıyorum” “Resme yeteneğim yok” şeklinde oluyor.
Gelişim Zihniyeti söz konusu olduğunda ise bireylerin sahip oldukları zeka ve yetenek ile ilgili değil gösterdikleri çaba ile ilgili takdir edildikleri görülüyor. “Bunu yapmak için çok uğraşmışsın” , “Gerçekten çok çalışıyorsun” gibi geri bildirimler çaba göstermenin esas fark yaratan beceri olduğuna odaklanır. Yetenek ve zeka bizi sınırlayan kavramlar olarak karşımıza çıkmaz. Başarısız olmamız yeterince zeki ya da aptal olup olmamızla değil daha çok deneme yapmaya ihtiyaç duymamızla ilgilidir.
Başarısızlıklar birer gelişme ve öğrenme fırsatıdır. Bir sınavda çözemediğimiz soru bize “Henüz” öğrenmediğimiz şeyler olduğunu gösteren bir şeydir sadece. Dr. Carol Dweck bunu “Henüz Değil’in Gücü” olarak aktarır. Başarısızlık bir son değil tam tersine henüz ulaşılmamış bir istasyon gibidir. Başarısız olduğumuzda yolculuk orada sona ermemeli denemeye devam etmeliyiz. Çünkü öğrenme ve gelişme çaba göstermeden gerçekleşemez.
Gelişim Zihniyeti ile ilgili Dr. Carol Dweck tarafından yazılmış olan kitaplardan biri Türkçeye çevrilmiş. Bu konu hakkında daha çok bilgi edinmek isterseniz aşağıdaki kitaba göz atabilirsiniz.
Kitabın Adı: Aklını En Doğru Şekilde Kullan
Yayınevi: Yakamoz Yayınları
Yazar: Carol S.Dweck
Comments are closed.