Elinize bir karne geçtiğinde (bu çocuğunuzun karnesi de olabilir, kendi karneniz de) ilk baktığınız nedir? Karnenin sol sayfası değil mi? Dersler ve notlar, belki sonra gözünüz öğretmen görüşü ile ilgili bölüme kayar ve eğer hala ilgilenmeye devam ediyorsanız sağ tarafta davranışlar ile ilgili bölüme de şöyle bir göz atarsınız. Aslında haklısınız o ikinci sayfa pek önemliymiş gibi gelmez, bir kere benim çocukluğumdan hatırladığım sanki fotokopi makinesinden çıkmış gibi hepsi 5 pekiyi olurdu. Gerçi diğer taraftan orada 5 dışında bir not varsa da bu pek iyiye işaret olmazdı. Oysa aslında bizim sosyal ve duygusal olarak nasıl geliştiğimizi, okula, kurallara, sosyal ilişkilere nasıl uyum sağladığımızı ya da sağlayamadığımızı, kişiliğimizi oluşturan değerlere ne kadar vakıf olduğumuzu gösteren taraftır o ikinci sayfa.
Öğrenmek, gelişmek, başarılar elde etmek çok önemlidir. Okul bizi hayata hazırlar, bir taraftan da hayatın ta kendisidir zaten. Bu nedenle eğitim sistemi bizi sınavlardan oluşan bir hayata değil hayattaki sınavlara hazırlamalıdır. Hiç birimiz çocukların bilgili mi yoksa iyi birer kişi mi olması arasında seçim yapamayız. Ya da çocuğunuz hayatta A)Başarılı mı?yoksa B)Mutlu mu? olsun sorusunun cevabı A ya da B seçeneğinden birini seçmek olamaz. Bir seçenek diğerinden vazgeçmeyi gerektirmemeli, ya da biri diğerinden daha önemlidir diyemeyiz – belki birileri diyebilir ama – ideal olarak hepimiz çocukların mutlu, üretken, sorumluluk sahibi vb. bireyler olmalarını istiyoruz, bunun için uğraşıyoruz.
Başarı kavramı içerisinde derslerde öğretilenleri öğrenmeyi barındırmakla birlikte sadece bundan ibaret değildir, karnenin diğer sayfasındaki becerileri de kapsar; arkadaşları ile işbirliği yapabilmek, sorumlulukları yerine getirmek, başladığı bir işi tamamlayabilmek, düzenli olmak, karşılaştığı sorunları çözebilmek gibi bir çok davranış sergileyen bir çocuk önce okulda sonrasında da hayatta başarılı bir birey olacaktır.
Karnenin diğer sayfasındaki bu davranışlar karakter ya da değerler eğitimi gibi farklı tanımlamalar ile özdeşleştirilebilir. Daha geniş çerçevede ise Duygusal Zeka ya da Sosyal Duygusal Öğrenme olarak tanımlanabilirler. Adına ne dersek diyelim eğitimciler olarak biliyoruz ki başarılı bir eğitim aşağıdaki alanlara odaklanmalıdır.
- Öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimi desteklemek
- Öğrencilerin güçlü yanlarına odaklanmak
- Öğrenmeye karşı olumlu bir tutum geliştirmelerini sağlamak
- Öğrencilerin güvende hissettikleri olumlu bir okul iklimi yaratmak
- Saygı duyulan bir öğrenme ortamında becerilerin gelişmesi için fırsatlar sunmak
- İçinde bulundukları sınıf, okul ve toplum için verimli katkılarda bulunabilecekleri becerilerini keşfetmelerini sağlamak (Elias, 2008)
İdeal olarak eğitim sisteminin bu alanlar üzerinde yükselmesi gerektiğine inanıyoruz. Ama değişimler her zaman tepeden aşağı olmuyor ve hatta genellikle aşağıdan, temelden başlayan değişimler kelebek etkisi şeklinde sistemde daha büyük değişimlere neden olabiliyor. O zaman soralım kendimize öğrencilerimizin sosyal duygusal gelişimlerini desteklemek için neler yapıyoruz? Neler yapabiliriz? Yan sınıftaki meslektaşımız neler yapıyor?
“Başarılı” bireyler yetiştirmek için bir adım atmak yeterli.
* Maurice Elias tarafından yazılan Character Development: The Other Side of the Report Card başlıklı yazıdan esinlenerek hazırlanmıştır.
Comments are closed.